Özgeçmiş

Sismologa Sor

 

 

 

 

Dr.Ali O. Öncel

Diger Yazilar

 

 17 Agustos Depreminin Ardindan

8 Eylul 2001

Yaşamış olduğumuz büyük afetin ardından yaklaşık iki sene geçti. Henüz böyle büyük bir afetin yaralarının sarılamadığı, depremde evsiz ve işsiz kalanların tamamıyle ev ve iş sahibi yapılamadığı bir ortamda birde ekonomik deprem yaşadık. Ülkemizin hali, maddi ve manevi sorunlarını beraberinde yaşayan depremzedelerin yanında, verilen rakamlara göre yaklaşık bir milyona yakın kimsenin işinden olduğu bir ekonomikzedelerin eklenmişliği ile oldukça berbat bir durumdadır. Böylesine zedeleri fazlalaşan toplumda bir büyük depremin ardından ne söylenebilir.

FAY TARTIŞMALARI

Marmara denizi içersinden geçen fayların geometrisi ve özellikleri hakkında ancak bilimsel toplantılarda kalması gereken tartışmalara artık daha fazla rastlamıyoruz. Artık herkes, büyük bir deprem tehlikesinin bilincinde olarak ne zaman olabilirin cevabını arıyor? Bu konunun da mevcut şu anki bilimsel düzeyle cevabının verilemeyeceği anlaşılmış durumda olmasına karşın ilgili çalışmaların ivedilikle sürdürülmesi ve ilgili projelerin desteklenmesi gerekir.


Fayla ilgili bilinmesi gereken konu Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara bölgesinde ki bölümünün kitlendiğidir. Bunun anlamı batısında en son 1912’de Ganos Fayı’nda bir depremin olduğu ve en son olarak da 1999’da doğusunda Izmit’de bir depremin meydana gelmesiyle arada bir sismik boşluğun kaldığıdır. Neticede tek yada iki depremle de olsa arada kalan bu boşluk doldurulacak ve fay üzerinde biriken gerilmeyi dışarı atacaktır.


Marmara bölgesi kapalı bir denizdir ve burada fay bir demet halindedir. Bunun anlamı her an Marmara’nın içinde bir demeti oluşturan faylardan birinin harekete geçebileceğidir. Bu nedenle, Marmara denizi bir önemli risk alanı ve tehlike kapanıdır. Tehlike, olabilecek maksimum deprem demektir ve fayların boyuyla ilişkilidir. Risk ise zeminin ve yapının sağlamlığına bağlı değişen bir göreceli kavramdır. Bu kavramlar arasında ki farkı daha iyi açıklamak gerekirse, İstanbul için bir tehlike oluşturan İzmit depremi ancak başta Avcılar, Bağcılar ve Güngören gibi ilçelerde bir risk yani kayıba neden olmuştur. Marmara’da deprem tehlikesi konusunda kimsenin bir şüphesi yoktur fakat meydana getireceği kayıplar yani oluşturacağı risk konusunda herhangi önemli bir çalışma henüz yapılmamıştır. İstanbul’un yapı stokunun iyi olmadığını ve büyük ölçüde kaçak olmasından dolayı bilinmemesi risk çalışmalarının yapılamamasına neden olmaktadır. Kısaca, tehlike risk demek değildir.
Depreme hazırlıklı olmak için risk çalışmalarının ilçe bazında yapılması gerekir ve riskli alanlarda ya güçlendirme çalışmaları başlatılmalı yada boşaltma yoluna gidilmelidir. Sonuçta risk çalışmalarında alınacak kararın siyasi ve sosyal bir yönü vardır.

BEKLENEN KAYIP


İstanbul ve civarı için çok genel bir risk çalışması yapılmıştır. Adalar önünde M=7.6 büyüklüğünde bir depremin olması durumunda oluşabilecek risk (can ve mal kaybı) belirlenmiştir (Erdik ve diğ., 2001). Bu çalışmanın sonuçlarına göre yalnızca bina hasarlarına bağlı maddi kayıp 12 milyar ABD dolarıdır. Bu paralar depremden sonra gerek dış yardımlar ve bütçeden ayrılan ödeneklerle karşılanmaktadır. Bunun örneği en son yaşadığımız İzmit depremidir. Fakat, depremde kaybedilenlerin ve geride kalanlarca çekilen sefaletin telafisi mümkün değildir. Çocuğunu, annesini yada bir başka yakınını kaybetmiş olan insanlar hep kaybettikleri yakınlarının anısını hatırlayarak, yaşadıkları sefaletin psikolojileri üzerinde bıraktığı tahribatla yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Madem, Amerikan Deprem Servisi uzmanları başta olmak üzere yapılan tüm programlarda İstanbul bir mezara benzetiliyor o zaman, bu paranın bir an önce bir şekilde bulunması ve güzel İstanbul’umuzun USGS bilim adamlarının en çok izlenebilir kanallardan biri olan ‘Discovery Channel’da ki bu çıplak uyarısı dikkate alınmalıdır.


Bir an önce güçlendirme projeleri başlar ve insanlarımız depreme dayanıklı yapılara taşınırsa bakın sonuçta ne olacaktır: 1) 40-50 bin binanın yıkılacak yada hasara uğrayacağı İstanbul mezar ve harabe olmayacaktır; 2) 40-50 bin insanımız ölmeyecektir; 3) 1,200,000 kişi yada 240,000 aile acil konut için beklemeyecektir.


Erdik ve arkadaşlarının (2001) yapmış olduğu yukarıda verilen Istanbul’luyu bekleyen riskle ilgili kestirimler, yapılması gerekeni ve İstanbul’un depreme hazır hale getirilmesinden ne anlaşılması gerektiğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne sermektedir. Kısaca, önerilen çözüm hasara uğrayacak yada yıkılacak binaların tespit edilmesi ve acilen kuvvetlendirilmesidir. Bu yapıldığı zaman, gelişmiş metropollerde (San Fransisko) deprem olduğunda var olan birkaç kişilik kayıp ile böylesine devasa bir afet atlatılabilecektir. Kısaca, Binalar Yıkılmasın ve Kimse Sokakta Kalmasın.....diyerek yetkili ve sorumluları uyarıyoruz.

ISTANBUL DEPREME HAZIR HALE NASIL GELİR
Bina başına tahmin edilen ‘Sınırlı Güçlendirme’ bedeli yaklaşık 40,000 dolardır ve 5000 bina için yaklaşık 200 milyon dolara karşılık gelir (Erdik ve diğ.,2001). Bu kadar harcama bile son İzmit depreminde kaybetmiş olduğumuz insandan daha fazlasının (20,000) kurtulmasına imkan tanıyabilecektir. Böylesine önemli bir işlem için yapılması önerilenler (Erdik ve arkadaşları,2001) :
1.) Binaların Belirlenmesi.
2) “Sınırlı Güçlendirme” Teknikleri’nin Belirlenmesi.
3) Bina sahiplerine belirli bir süre zarfında (en azından) “Sınırlı Güçlendirme” yapılmadığı takdirde binanın boşaltılacağının bildirilmesi.
4) Daire başına 3,000 – 4,000 ABD Doları tutarında kredinin sağlanması.
İzmit depreminden sonra sınırlı güçlendirme için benzer bir paranın binası hasar görenlere verildiği bilinmektedir. Böyle bir desteğin herkesin yakın bir gelecekte depremin olacağına inandığı İstanbul için deprem olmadan önce verilmesi, telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi kayıplardan insanımızı kurtaracaktır. Deprem ha oldu ha olacak diye çaresizlik ve korku içersinde yaşayan İstanbul halkında psikolojik olarak bir rahatlama meydana getirecektir.

SONUÇ
Istanbul depreme hazır değildir ve deprem sonrasında betonlar altında kalacak insanımızı kurtaracak aletlerin fuarlarda sergisi yada farklı kurumlarda oluşturulan kurtarma timlerinin harikulade seyrettirilen gösterileri milletimizi daha bir çaresizliğe itmektedir. Çare, kurtarma timi yada araçlarını tanıtmakdan öte depremde binaları yıkılabilir olmaktan kurtaracak somut projelerin hayata geçirilmesidir.