8 Eylul 2001
Yaşamış olduğumuz büyük afetin
ardından yaklaşık iki sene geçti. Henüz böyle büyük bir afetin yaralarının
sarılamadığı, depremde evsiz ve işsiz kalanların tamamıyle ev ve iş sahibi
yapılamadığı bir ortamda birde ekonomik deprem yaşadık. Ülkemizin hali, maddi ve
manevi sorunlarını beraberinde yaşayan depremzedelerin yanında, verilen
rakamlara göre yaklaşık bir milyona yakın kimsenin işinden olduğu bir
ekonomikzedelerin eklenmişliği ile oldukça berbat bir durumdadır. Böylesine
zedeleri fazlalaşan toplumda bir büyük depremin ardından ne söylenebilir.
FAY TARTIŞMALARI
Marmara denizi içersinden geçen fayların geometrisi ve özellikleri hakkında
ancak bilimsel toplantılarda kalması gereken tartışmalara artık daha fazla
rastlamıyoruz. Artık herkes, büyük bir deprem tehlikesinin bilincinde olarak ne
zaman olabilirin cevabını arıyor? Bu konunun da mevcut şu anki bilimsel düzeyle
cevabının verilemeyeceği anlaşılmış durumda olmasına karşın ilgili çalışmaların
ivedilikle sürdürülmesi ve ilgili projelerin desteklenmesi gerekir.
Fayla ilgili bilinmesi gereken konu Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun Marmara
bölgesinde ki bölümünün kitlendiğidir. Bunun anlamı batısında en son 1912’de
Ganos Fayı’nda bir depremin olduğu ve en son olarak da 1999’da doğusunda
Izmit’de bir depremin meydana gelmesiyle arada bir sismik boşluğun kaldığıdır.
Neticede tek yada iki depremle de olsa arada kalan bu boşluk doldurulacak ve fay
üzerinde biriken gerilmeyi dışarı atacaktır.
Marmara bölgesi kapalı bir denizdir ve burada fay bir demet halindedir. Bunun
anlamı her an Marmara’nın içinde bir demeti oluşturan faylardan birinin harekete
geçebileceğidir. Bu nedenle, Marmara denizi bir önemli risk alanı ve tehlike
kapanıdır. Tehlike, olabilecek maksimum deprem demektir ve fayların boyuyla
ilişkilidir. Risk ise zeminin ve yapının sağlamlığına bağlı değişen bir göreceli
kavramdır. Bu kavramlar arasında ki farkı daha iyi açıklamak gerekirse, İstanbul
için bir tehlike oluşturan İzmit depremi ancak başta Avcılar, Bağcılar ve
Güngören gibi ilçelerde bir risk yani kayıba neden olmuştur. Marmara’da deprem
tehlikesi konusunda kimsenin bir şüphesi yoktur fakat meydana getireceği
kayıplar yani oluşturacağı risk konusunda herhangi önemli bir çalışma henüz
yapılmamıştır. İstanbul’un yapı stokunun iyi olmadığını ve büyük ölçüde kaçak
olmasından dolayı bilinmemesi risk çalışmalarının yapılamamasına neden
olmaktadır. Kısaca, tehlike risk demek değildir.
Depreme hazırlıklı olmak için risk çalışmalarının ilçe bazında yapılması gerekir
ve riskli alanlarda ya güçlendirme çalışmaları başlatılmalı yada boşaltma yoluna
gidilmelidir. Sonuçta risk çalışmalarında alınacak kararın siyasi ve sosyal bir
yönü vardır.
BEKLENEN KAYIP
İstanbul ve civarı için çok genel bir risk çalışması yapılmıştır. Adalar önünde
M=7.6 büyüklüğünde bir depremin olması durumunda oluşabilecek risk (can ve mal
kaybı) belirlenmiştir (Erdik ve diğ., 2001). Bu çalışmanın sonuçlarına göre
yalnızca bina hasarlarına bağlı maddi kayıp 12 milyar ABD dolarıdır. Bu paralar
depremden sonra gerek dış yardımlar ve bütçeden ayrılan ödeneklerle
karşılanmaktadır. Bunun örneği en son yaşadığımız İzmit depremidir. Fakat,
depremde kaybedilenlerin ve geride kalanlarca çekilen sefaletin telafisi mümkün
değildir. Çocuğunu, annesini yada bir başka yakınını kaybetmiş olan insanlar hep
kaybettikleri yakınlarının anısını hatırlayarak, yaşadıkları sefaletin
psikolojileri üzerinde bıraktığı tahribatla yaşamak zorunda kalmaktadırlar.
Madem, Amerikan Deprem Servisi uzmanları başta olmak üzere yapılan tüm
programlarda İstanbul bir mezara benzetiliyor o zaman, bu paranın bir an önce
bir şekilde bulunması ve güzel İstanbul’umuzun USGS bilim adamlarının en çok
izlenebilir kanallardan biri olan ‘Discovery Channel’da ki bu çıplak uyarısı
dikkate alınmalıdır.
Bir an önce güçlendirme projeleri başlar ve insanlarımız depreme dayanıklı
yapılara taşınırsa bakın sonuçta ne olacaktır: 1) 40-50 bin binanın yıkılacak
yada hasara uğrayacağı İstanbul mezar ve harabe olmayacaktır; 2) 40-50 bin
insanımız ölmeyecektir; 3) 1,200,000 kişi yada 240,000 aile acil konut için
beklemeyecektir.
Erdik ve arkadaşlarının (2001) yapmış olduğu yukarıda verilen Istanbul’luyu
bekleyen riskle ilgili kestirimler, yapılması gerekeni ve İstanbul’un depreme
hazır hale getirilmesinden ne anlaşılması gerektiğini tüm çıplaklığı ile gözler
önüne sermektedir. Kısaca, önerilen çözüm hasara uğrayacak yada yıkılacak
binaların tespit edilmesi ve acilen kuvvetlendirilmesidir. Bu yapıldığı zaman,
gelişmiş metropollerde (San Fransisko) deprem olduğunda var olan birkaç kişilik
kayıp ile böylesine devasa bir afet atlatılabilecektir. Kısaca, Binalar
Yıkılmasın ve Kimse Sokakta Kalmasın.....diyerek yetkili ve sorumluları
uyarıyoruz.
ISTANBUL DEPREME HAZIR HALE NASIL GELİR
Bina başına tahmin edilen ‘Sınırlı Güçlendirme’ bedeli yaklaşık 40,000 dolardır
ve 5000 bina için yaklaşık 200 milyon dolara karşılık gelir (Erdik ve diğ.,2001).
Bu kadar harcama bile son İzmit depreminde kaybetmiş olduğumuz insandan daha
fazlasının (20,000) kurtulmasına imkan tanıyabilecektir. Böylesine önemli bir
işlem için yapılması önerilenler (Erdik ve arkadaşları,2001) :
1.) Binaların Belirlenmesi.
2) “Sınırlı Güçlendirme” Teknikleri’nin Belirlenmesi.
3) Bina sahiplerine belirli bir süre zarfında (en azından) “Sınırlı Güçlendirme”
yapılmadığı takdirde binanın boşaltılacağının bildirilmesi.
4) Daire başına 3,000 – 4,000 ABD Doları tutarında kredinin sağlanması.
İzmit depreminden sonra sınırlı güçlendirme için benzer bir paranın binası hasar
görenlere verildiği bilinmektedir. Böyle bir desteğin herkesin yakın bir
gelecekte depremin olacağına inandığı İstanbul için deprem olmadan önce
verilmesi, telafisi mümkün olmayan maddi ve manevi kayıplardan insanımızı
kurtaracaktır. Deprem ha oldu ha olacak diye çaresizlik ve korku içersinde
yaşayan İstanbul halkında psikolojik olarak bir rahatlama meydana getirecektir.
SONUÇ
Istanbul depreme hazır değildir ve deprem sonrasında betonlar altında kalacak
insanımızı kurtaracak aletlerin fuarlarda sergisi yada farklı kurumlarda
oluşturulan kurtarma timlerinin harikulade seyrettirilen gösterileri milletimizi
daha bir çaresizliğe itmektedir. Çare, kurtarma timi yada araçlarını tanıtmakdan
öte depremde binaları yıkılabilir olmaktan kurtaracak somut projelerin hayata
geçirilmesidir.
|